BEKSİAD Avrupa, Amerika ve Kanada gibi ülkelere ihracat yapmayı hedefliyor

2022 Haziran röportajını Bebek Çocuk Konfeksiyon Sektörü ve İş Adamları Derneği (BEKSİAD) Başkanı Ömer Yıldız ile gerçekleştirdik. Sorularımıza samimiyetle cevap veren Yıldız, birbirinden önemli demeçleriyle sektör adına gündem olacak açıklamalarda bulundu.

Sayın Başkan dilerseniz yılın değerlendirmesi ile başlayalım. Geçtiğimiz yıla göre Bebek & Çocuk Konfeksiyon sektörü açısından 2022 yılının ilk yarısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçtiğimiz dönemin telafisi ve beklentileri karşılama noktasındaki yorumunuzu bizimle paylaşır mısınız?

Pandemi sürecinin tam olarak bitmemesine rağmen 2 yıl aradan sonra güzel ve başarılı organizasyon olan Junioshow fuarımızı gerçekleştirerek 2022 yılına girdik. Sektör olarak heyecanla ve umutla güzel bir giriş yaptık. Maalesef mart ayında başlayan Rusya-Ukrayna savaşından beklentilerimizin biraz üzerinde bir etkiyle karşılaştık. 2022 yılının yaz döneminde veya ilk yarısında biz güzel bir sezon geçireceğimizi ve pandemi döneminin telafisini yapacağımızı düşünüyorduk. Mevcut gelişmeler beklentilerimiz biraz etkiledi diyebilirim.

Tüm Dünyada üretim, tüketim ve satış dengelerinin değiştiği bir süreçten geçiyoruz. Bu durumun sektörümüze ekonomik yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gerçekten son 2 yıldır dünyada farklı gelişmeler olmakta. Pandemi ile başlayan süreçin ardından dünya ülkelerindeki ekonomik değişimler bizim ülkemizde de bu manada ciddi değişim yaşanmasına sebep olmakta. Hammaddeye ulaşmadaki zorluklar, tedarik zincirlerindeki aksamalar ve tabi ki dünyanın yeni gündemi enflasyon. Dolayısıyla bunların her birinin ülkelere, dolayısıyla da bizim ülkemize ve sektörümüze de etkileri var. Bizler üreticiyiz, üretmeye devam edeceğiz. İnsanların tüketim alışkanlıklarının değiştireceği, satış ve pazarlamanın yeni bir döneme gireceği günler bekliyor bizi. Dolayısıyla bu dönemin mutlaka ekonomik yansımaları sektörümüze de ülkemize de olacak. Biz hareketli sektörüz. Temennimiz bu tip sıkıntılı dönemlerden daha önce olduğu gibi en az hasarla veya hiç hasarsız geçmek, kurtulmak olacaktır.

İplik ve kumaş konusundaki tedarik krizini sektörümüz nasıl çözümledi?

Bir önceki soruda da değindiğimiz gibi ham madde konusunda ciddi sıkıntılar var. Fakat son aylarda gördüğümüz şu ki; tedarik sıkıntısından ziyade maliyet sıkıntıları ön plana çıkmaya başladı. Hem iplikte hem kumaşta gördüğümüz sürekli hareket halindeki fiyatlar bizleri maliyet yapma ve sattığımız ürünleri yerine koyma konusunda zorlamaya başladı. Dediğim gibi yeni bir döneme giriyoruz veya girdik. Tüm dünya ile birlikte bizde bunu aşmanın yollarını bulmalıyız. Enflasyonlu dönemlerde ticaret yapma şeklini unutmuştuk son 15-20 yıldır. Belki bu zorlu dönem hafızalarımızı tazeleyip böylesi dönemlerde nasıl ticaret yapmamız gerektiğini tekrar hatırlatacaktır. Geldiğimiz noktada tedarik krizinden ziyade maliyet krizimiz var diyebiliriz.

Yeni nesil gençlerimiz konfeksiyon atölyelerinde çalışmaya sıcak bakmıyor mu? Tekstil üretiminde çalışacak personel istihdamında yaşanan yetersizlik konusunu aşmaya yönelik projeleriniz nelerdir?

Bizim sektörümüz emek yoğun bir sektör, dolayısıyla da emek yoğun sektörler her zaman batıdan doğuya doğru kaymakta. Ülkemizdeki ekonomik gelişmeler, iyileşmeler ve gençlerimizdeki tahsil, üniversiteli oranı yükseldikçe tabii ki sektörümüzde, atölyelerimizde çalışacak insan konusunda sıkıntılarımız artmakta. Ama bu durum bir günlük bir mevzu değil, 96-97 yıllarında ülkemizde sırf politik maksatlarla meslek liselerinin önünü kapatılmasıyla gelişen bir süreçtir. Bugün aslında bizler geçmişte alınan yanlış kararların bedelini ödüyoruz. 85 milyonluk nüfusunun ağırlığı gençlerden oluşan ülkemizde üniversite mezunu, tahsilli nesilleri olması elbette ki çok güzel, meslek liselerinde mesleki yeterliliğe ulaşmış işgücünün olmasının da ülkemiz için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu manada tabi ki sıkıntılarla birlikte yeni yeni çözümler arayışları da var ama çok kolay bir hadise değil. Sektörümüzde özellikle atölye makine başı çalışacak insan bulmakta hakikaten zorlanıyoruz. Kısmen Suriyeliler bu işi çözmekte, kısmen de bayanların işe daha da fazla girmesiyle işi çözmeye çalışıyoruz.

Sadece ülkemizi değil dünya genelinde sektörü çok yakından takip ediyorsunuz. Karşılaştırma yapmak gerekirse Türkiye’de sektör hangi üstünlüklere sahip? Dünya’da önce çıkmak için neler yapmalı?

Hem sektörümüzü hem de sektörün dünyadaki pozisyonunu, konumunu takip etmeye çalışıyoruz. Açıkçası bir karşılaştırma yapmak gerekirse; en büyük eksiğimiz genç bir sektörüz. Dünyada bu manada söz sahibi ülkeler bu işi 100 sene önce halletmişler ama biz şurada 20-30 yıllık bir sektörüz diyebiliriz ama artılarımız var. Genç bir nüfusumuz var, çalışkan bir toplumuz, gece gündüz çalışmaya hazırız, heyecanımız var, kazanma isteğimiz var. Gelişmekte olan bir ülkeyiz, birçok ülkeye göre büyüme olanları yüksek bir ülkeyiz. Dolayısıyla ülkemizin böyle artları var, bu artılarımıza bir de kalitemizi, tasarımlarımızı eklersek daha da öne çıkarız. Bunun dışında aslında en büyük artımızda şu ki; coğrafi konumumuz. Biz lojistik olarak öyle bir konumdayız ki kolay kolay dünyanın hiçbir ülkesinin vazgeçemeyeceği bir konumdayız. Bu manada dünyada öne çıkmak için yapılması gereken en önemli şey sektörümüze nitelikli iş gücünün kazandırılması. Yani modelist, stilist ve tasarımcı anlamında sektörün mektepli, eğitimli, genç, dinamik kadrolarla güçlendirilmesi. Bizimde bu manada sektör olarak ve dernek olarak ciddi çalışmalarımız var. Muhtemelen önümüzdeki sorularda buna daha geniş cevap verebileceğim.

Sektörlerde faaliyet gösteren firmaların ihracat yaptıkları ülke sayısını ve Türk ürünlerini dünya pazarına sunmak için devlet tarafından desteklenen UR GE projeleriniz mevcut. Yakın gelecekte bir UR-GE programınız var mı?

Sektörümüzde 70’in üzerinde ülkeye ihracat yaptığımızı düşünüyoruz zaten üretimimizin de büyük bölümü yine ihraç edilmekte. Dolayısıyla bu manada hakikaten ülkemize katkı sunduğumuzu düşünüyoruz, bundan dolayı da mutluyuz. UR-GE projelerimiz var bildiğiniz gibi. Türkiye bir sektörde aynı anda iki UR-GE’yi birden yürüten tek sektörüz. URGE’ler bizim için güzel bir fırsat, hakikaten başarılı olduk ve başarı ödüllü aldık. Pandemiyle birlikte zorunlu olarak ara vermiş olsak da çalışmalarımızın devamını da getirmeyi düşünüyoruz.  İkinci UR-GE’miz yenilendi, dördüncü UR-GE olarak. Şu anda daha aktif olarak faaliyetine başlamadı. Yenilenme onayı yeni geldi Ticaret Bakanlığı tarafından. Dolayısıyla hâlihazırda iki UR-GE ile yolumuza devam ediyoruz. Bu iki UR-GE’den de, sektörümüzden 130’un üzerine bir firmanın istifade ettiğini söyleyebilirim.

Bursa tekstil ihracatını en çok hangi ülkelere yapıyor? Hedeflediğiniz yeni bölgeler ve pazarlar hakkında bilgi verir misiniz?

İhracat yaptığımız ülkeler o kadar genişledi ki, daha öncede belirttiğim gibi 70’in üzerine ülke ihracat yapıyoruz. Türkiye’nin ortasına pergeli koyduğumuzda çevremizdeki ülkelerin tamamına artık ihracat yapıyoruz. Bunun dışında yeni eklenen Venezüella, Şili, Pakistan gibi ülkeler yani Güney Amerika’ya ihracat yapıyoruz, Uzakdoğu’ya ihracat yapıyoruz. Birçok yeni ülkeler, yeni pazarlarımız var. Tabii biz durmak istemiyoruz, geliştirmeye devam etmek istiyoruz. Ve özellikle son 1-2 yıldır ekonomisi bizlerden daha güçlü, satın alma imkânı bizlerden daha güçlü ülkelere yani Avrupa, Amerika, Kanada gibi ülkelere ihracat yapmayı hedeflerimiz var. Bu manada da aslında bir yol aldığımızı, mesafe aldığımızı söyleyebilirim. Ama biz bunu daha da artırmak, önümüzdeki günlerde daha da geliştirmek istiyoruz.

Dünyanın neresinde üretim yapılırsa yapılsın sanırım tekstilin kalbi  ‘tasarım’.  Tekstil ülkesi olduğumuzu savunmamıza ve dikimde çok iyi işler çıkarmamıza rağmen bizim karşımıza çıkan en büyük eksiğimiz yine ‘tasarım’.  Bu konuda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Yeterince bu alana yatırım yapmıyor muyuz?

Evet, aslında söylediğiniz gibi Tekstil’in kalbi tasarım. Dünya öyle bir yere geldi ki sırf bizim sektörde değil birçok sektörde yazılım ve tasarım her şey oldu diyebiliriz. Biz de 5 yıldır hakikaten bu sektörün geleceğine yatırım yapma adına, sektörümüzü daha da geliştirme adına tasarım konusuna ciddi eğildiğimizi söyleyebilirim. Bu minvalde eğitimini tamamlamış nitelikli iş gücü oluşturmak için Bursa’mızdaki 3 Kız Meslek Lisesi ile irtibata geçtik, protokoller imzaladık. Okullarımızda çocuk moda tasarım bölümü açılmasını sağladık. Açılan bölümlerdeki sınıflarımızın her türlü ihtiyaçlarını karşıladık. Öğrencilerin bu bölümleri tercih etmeleri için kariyer günleri düzenleyip sektörümüzü tanıttık. Şayet bu sektörü, bu mesleği tercih ederlerse bu konuda kendini yetenekli, istekli, arzulu, gayretli görüyorlarsa nasıl imkânlara sahip olacaklarını anlattık. Ve 20 kişilik sınıfları nasıl doldururuz derken şu anda Necatibey Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde 3 sınıf açıldı. Yine Uludağ Üniversitesi’nde 5-6 yıldır açılması için gayret ettiğimiz çocuk moda tasarım bölümü vardı. Hamdolsun 3 yıl önce Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulunun bünyesinde moda tasarım bölümünün açılmasını sağladık. Bu manada hakikaten bizim dernek olarak, BTSO’nun da desteğini alarak YÖK nezdinde ciddi girişimlerimiz oldu. 3 yıl önce bu girişim ve gayretlerimizle açılmasını sağladığımız bölümümüz bu sene ikinci mezunlarını veriyor. Biz tabii bununla durmayacağız özel olarak da bu manada tasarımcı kursları, stilist kursları açılmasını sağlayarak ve derneğimizde eğitimler vermeye devam ederek bu alandaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yani biz şuna inanıyoruz. Bu sektör bu hale geldi, evet ama bundan sonra kendini geliştirerek devam etmesi ve dünyadan söz sahibi olabilmesi için; bunun yolu sağlam eğitimli, yetenekli, gayretli, istekli, heyecanlı tasarımcılardan geçmekte bu manada da biz elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Türkiye tekstil ihracatının yaklaşık yüzde 80’lik kısmını tek başına karşılayan Bursa tekstil üreticileri, ürünlerini yurt içi ve yurt dışı pazarlarda tüketiciye hangi kanallardan ulaştırıyor?

Tabii dünya hızlı değişmekte, dolayısıyla ticaretin şekli de her geçen gün değişiyor. Şu son iki yılda yaşadığımız hadiselere baktığımızda ve pazarlama teknikleri de tabii ki değişmeye başladı. Artık yeni bir pazarlama şekli geldi ki bu da internetten pazarlama. Pandemi sürecinde biz bebek çocuk konfeksiyon üreticileri olarak durmadık, üretmeye devam ettik, ürettiklerimizi de bir şekilde sattık. Müşterilerimizle görüntülü görüşmeler yaparak diyaloglarımızı devam ettirdik ve ürünlerimizin onlara pazarlamaya, göndermeye, satmaya devam ettik. Dolayısıyla şunu da anladık ki; derneğimiz BEKSİAD’da da sık sık yeni pazarlama teknikleri üzerine eğitimler vermiştik, vermeye devam ediyoruz. Üyelerimize ve sektörümüze bu eğitimlerle aslında hep şunu söyledik; “Evet fuaralar önemli, evet mağazalarımız önemli ama asıl önemli olan şey yeni dünyada online pazarlamalar, dijital pazarlamalar”. Bunu konuyu çok önemsiyoruz, sektör olarak da bu manada artık her firmamız ciddi yatırımlar yapıyor diyebilirim.

Türkiye’yi tekstil üretiminde cazibe merkezi haline getirmenin yolu hangi yatırımlardan geçiyor?

Uzakdoğu ülkelerinin düşündüğü gibi biz ucuz iş gücü olarak ülkemizi değerlendirip bu manada tekstil üretimi yapalım ve gelişmiş ülkelerin üretim üssü olalım diye düşünürsek bence uzun ömürlü bir üretim merkezi olmayız. Ve bunun bizi götüreceği bir yerde yok. Bunu önemsiz demiyorum belki bugün bu gerekli ama asıl önemli olan kendi etiketlerimizle, kendi tasarımlarımızla üretim yapmak ve bunu dünyaya satmak. İşte biz şu anda bunu yapmaya çalışıyoruz ve yapıyoruz diyebilirim. Bundan sonraki dönemlerde ise hakikaten sanayi-okul işbirliği ile sanayi-üniversite işbirliği ile eğitimli insanlarımızın yetiştirilmesi, tasarımlarda ayrıcalıklar ortaya koymamız ve kalitemizi her geçen gün artırmamız. Evet bir taraftan da tabi ki devlet destekleri. Devletimizin ihracata, UR-GE çalışmalarına olan destekleri zaten ortada. Dolayısıyla tabii istihdama yönelik teşvikler de var. Belki bunlar arttırılabilir böyle dönemlerde. Ama asıl iş bizlerde. Biz kendimizi yenileyip firmalarımızı yenileyip, yeni tasarımlarla ve kalitemizin artırılmasıyla dünyada söz sahibi oluruz diyebilirim.

Sektörümüzde küçük ölçekli ve büyük ölçekli faaliyet gösteren birçok firma var. Markalarına yeterinde yatırım yaptıklarını düşünüyor musunuz?

Dediğiniz gibi sektörümüzde küçük, büyük ölçekli birçok firma var. Tabii firmalar neye göre küçük ölçekli neye göre büyük ölçekli diye tasnif etmek bu da ayrı bir konu ama. Biz genç bir sektörüz. İnsanların temel ihtiyaçları var. Bizler genç sektör olduğumuz için öncelikle temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya yöneldik. Nedir bunlar ihtiyaçlar? Evimizi geçindirmek, belki bir araba, belki bir ev ihtiyacıydı. Ama artık geldiğimiz noktada firmalarımız markalarına yatırım yapmaya başladı. Yani bu komple olan bir şey değil belki, binlerce firmadan bahsediyoruz ama bir rüzgâr başladı ve firmalarımız şu anda markalarını önemsemeye başladı. Markaya yatırım yapmaya da başladıklarını düşünüyorum.

İhracat yapmanın önündeki engellerden bahsedecek olursak, firmaların takıldığı noktalar var mıdır? Varsa çözüm önerileriniz nelerdir?

İhracat yapmak isteyene bence ciddi bir engel olduğunu düşünmüyorum. Bizim kendimizi geliştirmemizle ilgili engeller var. Neticede bir dünya standartları var üretimle ilgili, bu standartları sağlayabildikten sonra bu standartlarında üretim yapabildikten sonra ciddi bir ihracat dengeli olduğunu düşünmüyorum. Hatta bizim ülkemize has kolay ihracat yöntemleri de var. İhraç firmaları var, direkt kendimiz kolay ihracat üzerinden ihracat yapabiliyoruz ve kargolar; belki de sadece bizim ülkemize has ihracat yöntemi. Temel mevzu tasarım, üretim kalitemiz, ürünümüzün arkasında durmak, doğru pazarlara doğru ürün hazırlamak. Bunun dışında ciddi bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum.

Piyasamız hangi alanlarda destek talep etmektedir?

Biz öncelikle bölgemizin bu kadar yabancı misafir ve müşteriyi ağırladığı bir bölge olarak Bursa’nın Yıldırım’ın dünyaya açılan yüzü olarak görüyoruz bölgemizi. Dolayısıyla bölgemizin, Vişne Ticaret Bölgesi’nin daha emniyetli, daha estetik bir görünüme sahip olmasını istiyoruz. Çünkü 70’in üzerinde ülkeden iş insanları cebinde paralarıyla bölgemize gelmekte ve bu insanlar, Ticaret erbabı dolayısıyla bunlar için güvenlik en önemli şey. Artı estetik bir yapı, estetik bir görüntü önemli ülkemizin ve şehrimizin imajı açısından, sektörümüzde de değer katacağını düşünüyoruz. Bu manada yerel yöneticilerimize sık sık bu taleplerimizi iletiyoruz. Yerel yöneticilerimizin hem Yıldırım belediyemizin hem Büyükşehir belediyemizin bizlere taahhütleri var, bunların yerine getirmesini istiyoruz. Bunun dışında tabii destek dediğimizde hep devletten beklentiler. Evet biz hareketli bir sektörüz. Devletimiz de bize UR-GE’lerle, ihracatlarla, yurt dışına katıldığımız fuarlar vesilesiyle desteklerini vermekte. Dolayısıyla daha ziyade yerel yöneticilerden bölgemizle ilgili düzenleme bölgemizin daha estetik, daha güzel bir görüntüye sahip olması adına desteklerini bekliyoruz.

Artan gümrük oranları ve Dolar – Euronun yükselmesi ile global satın almacılar yönünü Türkiye’ ye çevirdi diyebilir miyiz? Bu dönemi Türk firmaları nasıl değerlendirmelidir?

Dolar, Euro’nun yükselmesinin dünya çapında alıcılar açısından bize bir etkisinin olacağını düşünüyoruz. Coğrafi konumumuz kolay ulaşılabilir ve dünyanın her yerine nakliyenin daha kolay yapılabildiği bir ülke olmamız açısından da bizi ön plana çıkardığını düşünüyoruz ama tabii bu konuda çok da iştahlanmamak lazım. Neticede yükselen bir hammadde fiyatları var, yükselen bir işçiliğimiz var. Dünyanın bazı ülkelerine göre cazibiz ama ekonomik anlamda çok çok da cazip sayılmayız. Çünkü hammadde fiyatlarımız ve işçiliklerimiz ciddi manada arttı. Bizler ve Türk firmaları bu işi nasıl daha iyi değerlendirebiliriz? Yine aynı şeyleri tekrar etmiş olacağım, katma değerli, kalite odaklı ve özgün tasarımlı ürünler üretirsek bir defa fiyat handikabını kısmen açmış oluruz. Çünkü ne kadar basit, standart ürünlerde kalırsak o kadar dünyada fazla rakibimiz var demektir. Kendi etiketlerimizle özgün tasarımlarla farklı ürünler, katma değerli ürünler ürettiğimiz sürece ön plana çıkmaya, sürekli ön planda olmaya devam edeceğimizi düşünüyorum. Bence en önemli yapmamız gereken şey bu. Tabii bir de işimize, iş yerimize, öz sermayemize yatırım yapmalıyız. Bu dönemde özellikle ekstra masraflardan, yatırımlardan kaçınarak işimizi ve öz sermayemizi, firmamızın güçlendirmenin yoluna bakmalıyız diye düşünüyorum.

Sektöre iletmek istediğiniz mesajınız var mı?

Biz Bursalı üreticiler olarak bebe çocuk konfeksiyon sektörü firmaları olarak her zaman söylüyoruz genç bir sektörüz ve şükürler olsun hızlı büyüyen bir sektörüz, büyümeye de devam etmek istiyoruz. Bugün bizim Bursa’da yaşadığımız hadise, yani oluşturduğumuz hikâye, aslında birlik ve beraberliğimizin bir sonucu. Benim temennim şu ki eğer biz sektör olarak, firmalar olarak, meslektaşlar olarak bu birlik ve beraberliğimizi devam ettirir, sektörümüze işimize sahip çıkarsak Bursa’nın ve bizim sektörümüzün aynı hızla büyümeye devam edeceğine ben yürekten inanıyorum. Ama önemli bir mevzu ki biz hem BEKSİAD olarak hem sektörün geneli olarak bölgemize, bölgemizdeki faaliyetlere, sektörümüzle alakalı faaliyetlere sahip çıkmalıyız. Birlik ve beraberliğimizi bozmamalıyız. Evet bizim bir BEKSİAD’ımız var, sektörümüzün bir derneği var, bir çatı kuruluşu var. Dolayısıyla artılarımızla, eksiklerimizle bu dernekte faaliyet gösteren arkadaşlarımıza elimizden geldiğince destek vererek sektörümüz için, bölge için daha neler yapılabilir bunun çabası içerisinde olmalıyız. Fuarlarımız önemli, fuarlara da mutlaka destek vermeliyiz. Çünkü fuarlar, bölgemizin pazar olmasında çok önemli bir yere sahip, bunun devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir fırsatı verdiğiniz için sizlere de teşekkür ediyorum, kolaylıklar diliyorum.