Pandemi sonrası hızla değişen küresel tedarik zinciri dinamikleri, hazır giyim sektörünü yeniden şekillendirirken; çocuk giyim markaları da bu dönüşüme ayak uydurmak için yeni stratejiler geliştiriyor. Lojistik maliyetlerindeki artış, teslimat sürelerindeki belirsizlikler ve küresel krizlerin yarattığı risk ortamı, üretim süreçlerinde “yakın coğrafya”ya dönüşü hızlandırıyor. Uzak Doğu ülkelerine alternatif olarak Türkiye, Fas, Polonya ve Portekiz gibi ülkeler; hızlı üretim, düşük adetli siparişlere yanıt verebilme ve esnek termin avantajlarıyla öne çıkıyor. Özellikle çocuk modasında sık değişen koleksiyonlar ve hızlı teslimat ihtiyacı, tedarik zincirini daha çevik ve lokal hale getiriyor.
Öte yandan sürdürülebilirlik, artık sadece tercih değil bir zorunluluk. GOTS, OEKO-TEX gibi sertifikalı kumaşların kullanımı, şeffaf üretim süreçleri, karbon ayak izini düşüren lojistik çözümler ve doğa dostu ambalaj sistemleri, markaların sorumlu üretim politikalarını şekillendiriyor. Tüm bu süreci destekleyen dijital altyapı yatırımları da giderek yaygınlaşıyor. Tedarik zincirinin her adımında ERP sistemlerinden akıllı depo yönetimlerine, yapay zeka destekli planlamadan izlenebilirlik çözümlerine kadar dijitalleşme, operasyonel verimliliği artırıyor.
Çocuk giyim markaları için bu yeni dönemde başarı, sadece üretim yapmakla sınırlı değil; aynı zamanda çevik olmak, veriyle yönetmek, çevresel sorumluluk almak ve hızlı değişen taleplere anında yanıt verebilmekle ölçülüyor. Küresel dönüşüm, tehdit gibi görünse de markalar için daha sürdürülebilir, daha güçlü ve daha rekabetçi bir gelecek inşa etme fırsatı sunuyor.
