Avrupa Birliği’nin sürdürülebilirlik odaklı yeni ekonomik vizyonu olan Avrupa Yeşil Mutabakatı, hazır giyim sektöründe de önemli bir dönüşüm sürecini başlattı. 2050 yılına kadar karbon nötr bir kıta hedefiyle yola çıkan bu strateji, özellikle tedarik zincirine entegre olan üretici ülkeler için ciddi uyum gereklilikleri getiriyor. Türkiye’nin ihracatında önemli bir paya sahip olan bebek ve çocuk hazır giyim sektörü de bu dönüşümün merkezinde yer alıyor.
Yeşil Mutabakat kapsamında karbon ayak izinin azaltılması, su ve enerji verimliliğinin artırılması, geri dönüştürülebilir ham madde kullanımı ve atık yönetimi gibi kriterler artık sadece çevresel değil, ticari bir zorunluluk haline geliyor. Bebek ve çocuk giyim segmentinde, ürün güvenliği, hassas ciltler için uygun içerikler ve sürdürülebilir ambalajlama gibi unsurlar öncelik kazanıyor.
Bu bağlamda, Türk üreticilerin ve markaların Avrupa pazarındaki rekabet gücünü koruyabilmeleri için sürdürülebilir üretim, çevresel uyum belgeleri ve şeffaf tedarik zinciri yönetimine yatırım yapmaları kaçınılmaz. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için bu geçiş sürecinde kurumsal dönüşüm, dijital izlenebilirlik sistemleri ve yeşil finansman kaynakları kritik rol oynuyor.
Sektör temsilcileri, Yeşil Mutabakat’ın yalnızca bir yükümlülük değil, aynı zamanda bir fırsat olduğunu vurguluyor. Çünkü sürdürülebilirlik kavramı, artık sadece çevre duyarlılığını değil, marka değeri, müşteri sadakati ve uluslararası ticaret ağlarında güven yaratmayı da ifade ediyor.
Türkiye’nin bebek ve çocuk hazır giyim üreticilerinin Avrupa Yeşil Mutabakatı doğrultusunda zamanında aksiyon alması, geleceğin ihracat haritasında güçlü bir yer edinmek açısından büyük önem taşıyor.